11 Ağustos 2009 Salı

ÇERAĞLAR UYANIRKEN


Çerağlar Uyanırken

Bir kitabı daha bitirmenin mutluluğu içersindeyim. Aslında kitabı okurken karakterlerle öyle bütünleşiyorun ki her kitap bitttiğinde üzülüyorum. Sanki çok iyi tanıdığım arkadaşlarımdan ve yaşadıkları mekanlardan, semtlerden ayrılıyorum gibi geliyor. Bu kitabı bir alışveriş merkezinin indirimli kitaplar bölümünde görmüştüm. Bektaşilik ve özellikle de 19.yüzyıldaki Bektaşilik üzerine araştırmalarıyla tanınan A.Yılmaz Soyyer’in “Çerağlar Uyanırken” adlı bu romanı Doğan Kitap’tan çıkmış. Ben tasavuffu ve değişik iklimlere ait kitapları ayrı bir sevdiğimden hemen aldım tabii. “Çerağlar Uyanırken”, ismini Bektaşi ayin-i cemlerinde çerağların uyandırılışından yani mumların ya da kandillerin yakılışından almakta. Bektaşi kültüründe yakmak yerine uyandırmak tabiri kullanıldığından yazar romana isim olarak bu önemli kavramı seçmiş bulunuyor. Kitabın konusuna gelince:

Roman, 1826′da Bektaşi tekkelerinin kapatılması döneminde idam edilen Üsküdar Bektaşi Dergahı babalarından Kıncı Baba’nın oğlunun üzerine kurgulanmış bulunmakta. Olay 1848 yılında başlar. Kıncı Baba’nın oğlu Hasan, annesi Hatice Anabacı tarafından medreseye verilmiştir. Hatice anabacı devletin baskısına dayamayarak oğluna Bektaşilikle ilgili hiçbir şey öğretmemiş, kocasından kalan bütün kitapları da evin bodrumuna gizlemiştir. Hasan her ne kadar bir medrese mollası olarak yetişse de medresenin genel kanaatinin haricinde bir mezhebi kendisine yol olarak seçmiştir. Yüzlerce yıl önce tarihe gömülmüş bulunan İslam rasyonalistlerinin (akliyecilerinin) yolu Mutelizeyi benimsemiştir. Belki de kendi kendine “siz babamın inancını yasakladınız ben de sizin yok ettiğiniz başka bir inancı benimsedim” demektedir. Hasan medresede yalnız değildir. Babasının arkadaşlarından Mevlevi Nurullah molla onu her zaman korumuş kollamış ve Farsça öğretmiştir. İşte tam bu sırada evlerine babasının arkadaşlarından Edhem Baba’nın eşi ve kızları misafirliğe gelir. Hasan’a Edhem Baba’nın kızı Gülendamla evlilik yolu gözükür. Bu evlilik sürecinde hem Bektaşilik hem de Hasan yeniden yapılanır.

Çerag-Kandil

Yazar romanda 19.yüzyıl İstanbul’unun bütün özelliklerini titizlikle vermeye çalışmaktadır. Özellikle tekke medrese çekişmesi ve Bektaşiliğin prensipleri detaylarıyla anlatılmaktadır. 1848 sonrası Bektaşiliğin yeniden faaliyete başlama yıllarıdır ve artık II.Mahmud ölmüş, dördüncü eşi Pertevniyal Valde Sultan oğlunun saltanatı sürecinde Bektaşi tekkelerini tamire başlatmıştır.

Çerağlar Uyanırken bu uyanış döneminin acılarını, sevinçlerini, aşklarını ve muazzam İstanbul kültürünün çeşitli yansımalarını anlatan bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu romanla insan kendini Şahkulusultan tekkesinin esrarengiz atmosferinde bir Bektaşi ceminde bulmakta.

Bu romanda okuyucu, geleneksel tasavvuf kültürünün içinde yetişen Gülendamla, medreseli Hasan’ın evliliklerini, Süleymaniye semtinin tarihi dokusu içerisinde okuyacaktır. Dönemin en önemli modası olan Batılılaşma (balolar ve dans) karşısında bu yeni evli çiftin tutum ve davranışları da yine okuyucuya sunulan önemli bir unsur olarak görünmektedir. Romandaki her hayali olay aslında bir gerçekliğe dayanmaktadır ve “tarihi roman” ya da “belge roman” nitelenmesini sonuna kadar hak etmektedir. Bu yanıyla eser adeta sayfalarda kurgulanmış bir film tadındadır. Ben herkese tavsiye ederim iyi okumalar…

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Son Yazılar

Son Yorumlar

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Yumak Sepeti Blog Copyright © 2009 Flower Garden is Designed by Blog for Blog Yumak Sepeti Flower Image by YumakSepeti