23 Ağustos 2009 Pazar

GÜLLAÇ TATLISI


güllaç tatlısı

Bir Ramazan Klasiğidir Güllaç Tatlısı. Bizim evde neredeyse sadece Ramazanda yapılır diyebilirim. Her Ramazan özlemle beklediğimiz bu doyumsuz tat, Osmanlı sultan sofralarından bugüne taşınmış bir lezzettir aynı zamanda. 15.yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı’da halk mısır nişastasından yufka açıp stoklar ve havayla temas halinde olduğu için kuruyan bu yufkaları süt ve şekerle ıslatıp yermiş. Zamanla içine gülsuyunun da eklenmesiyle ortaya “güllü aş” ismi verilen tatlı çıktı ve (tıpkı “sütlü aş”ın “sütlaç”a dönüşmesi gibi) ismi “güllaç” olmuş. Güllaç, sütlü olduğundan iftardan sonra rahatlıkla yenebilecek, hazmı kolay ve hafif bir tatlıdır. Sarayda da bu özelliğiyle çokça tercih edilirmiş. Günümüzde arzuya göre koyulan gülsuyu, Osmanlı Mutfağı’nda ferahlatıcı etkisi olduğu gerekçesiyle mutlaka eklenirmiş.

Malzemeleri:
* 10-11 Güllaç yufkası
* 2,5-3 lt süt
* 750 gr toz şeker
* 1 Paket şekerli vanilin
* Nar taneleri
* 250 gr dövülmüş ceviz
* 100 gr pudra şekeri
* 250 gr Hindistan cevizi
* 100 gr antep fıstığı

Yapılışı:
1. Süt ve şekeri kaynatın. vanilini ekleyip ılıtın. Bir güllaç yaprağını parlak kısmı yukarı gelecek şekilde tepsiye serin. Üzerine bir kepçe ılınmış sütten gezdirin. Diğer yaprağı bunun üzerine koyup tekrar süt gezdirin. 3-4 yaprak yufka attıktan sonra hindistan cevizi, pudra şekeri, dövülmüş cevizi, üzerine bolca serpin. Üzerine tekrar bol süt yedirilen 3-4 yufka serilir. Bu şekilde yufkalar ve malzeme bitinceye kadar tekrarlayın. Kalan sütü en üstteki yaprağın üzerine dökün. (Süt fazla gelir diye merak etmeyin, yapraklar çok fazla süt çekiyor) tepsiyi buzdolabında 1,5 saat bekletin.
2. Servisten önce üzerini nar taneleri ve dövülmüş antepfıstığı ile süsleyin.
Afiyet olsun…

İZMİR’E YENİ GELENLER İÇİN 67 MADDEDE İZMİR


izmir İZMİRE YENİ GELENLER İÇİN 67 MADDEDE İZMİR

Hadi biraz gülümseyelim. Tarihin en eski zamanlarından beri medeniyetlerin gelip geçtiği ve muhteşem izler bıraktığı harika bir mekan İzmir. Kordon boyu, Saat Kulesi, Asansör, Karşıyaka, Varyant, Alsancak, Fuar ve daha nice güzellikler içlerinde “İzmir havası”nı barındırıyor. Teyzemler İzmir’de oturuyor benim. Bursa gözlerinde tütse de İzmir’in güzelliklerini de anlata anlata bitiremiyorlar. İşte bana bir muziplik yapmışlar ve 67 madde de İzmir’i ve İzmirli olmayı anlatan şu listeyi yollamışlar…

İZMİR’ E YENİ GELENLER İÇİN 67 MADDEDE İZMİR:

1-İstanbul’dan geldiyseniz, burada da karşı kavramı vardır. Şaşırmayın.

2-Boyoz’un ne olduğunu hemen öğrenin ve evinize yakın bir boyozcu bulun.

3-İlk gördüğünüz kıza yiyecekmiş gibi bakmayın, zira çok var onlardan, alışın.

4-Bu şehirde, insanlar birine çarptiklarında özür diler, genelde sabahları ‘günaydın’, akşamları ‘iyi akşamlar’, gün genelindeyse ‘iyi günler’ diyerek güleryüz gösterirler. ‘Teşekkür ederim’ de en çok duyacağınız kelime gruplarından biridir.

5-Daha önceden yediğiniz adı kumru olan sandviçlerin hepsinin dandik olduğunu kabul edin, zira İzmir´deki kumruyu İzmir´den başka hiçbir yerde yiyemezsiniz.

6-Aldığınız sandviç yarım ekmek gibi benzeri türü yiyecekleri herkesin ortasında çekinmeden yiyebilirsiniz, kimse size dönüpte birşey demez.

7-Eğer bugüne kadar kullandığınız en teknolojik kart akbil ise otobüse binmeden önce kentkart kullanmayı mutlaka öğrenin. Köyden indim şehre modu olmasın sonra.

8-Simit yoktur. Gevrek vardır. Çekirdek yoktur. Çiğdem vardır.

9-Sakın ola ki, Güzelyalı da KSK atkısı, Karşıyaka Çarşı´sında Göztepe atkısı ile dolaşmayın.

10-Kordon´da arabanızla dolaşırken kolunuzu camdan sarkıtmayın. Kıro damgası yersiniz.

izmir2 İZMİRE YENİ GELENLER İÇİN 67 MADDEDE İZMİR

11-Sakın Kemeraltı’na arabayla girmeye calışmayın. Üşenmeden otoparka parasını verin.

12-Tarihi asansör ile yukarıya çıkıp, körfez manzarasının tadını çıkarın.

13-Bu şehirde Flaman Protestan Kilisesi dahi vardır. Şaşırmayın ve gayri Müslimlerle tanışmaya çalışın.

14-Birilerine adres sormak için çekinmeyin. İzmir´de iyi insanlar yaşar, onlara sorun. Hatta sizi gideceğiniz yere kadar bile bırakabilirler.

15-Çay içilip kuşlara gevrek atılabilen vapurlara binin ve karşıya geçin.

16-Kemeraltı´nda geçirilecek bir gün de öğle öğününü, tarihi Kemeraltı Börekçisi´nde su böreği yiyerek ziyafete dönüştürün. Hemen az ilerisinde bulunan Sefer Usta´nın henüz ülkede nam salmamışken işlettiği tarihi, ufacık dükkânda yiyeceğiniz kazandibi ile öğününüzü tamamlamayı unutmayın.

17-Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde dolaşırken sağa sola küçük sokaklara girin. Eski evleri, ilginç balkonları görün.

18-Genelde taksi şöförleri bile kibardır. Saşırmayın.

19-Yağışsız ve aşırı sıcak olmayan bir havada Karşıyaka-Bostanlı arasını yürüyün. Bir hafta tatil yapmış gibi hissedersiniz kendinizi.

20-İstanbul’dan geldiyseniz Bostanlı ve Bostancı isimlerini karıştırmayın.

izmir 02 İZMİRE YENİ GELENLER İÇİN 67 MADDEDE İZMİR

21-Ege Üniversitesi’nde okuyacaksanız ‘İzmir sıcaktır, soğuk olmaz’ laflarına kanmayın. Bornova’da öyle soğuklar olur ki ilikleriniz donar. Neyse ki uzun sürmez.

22-İzmirliler hakkında söylenenlerden ürkmeyin. İyi Çocuklardır onlar: Samimi, rahat ve dobra insanlardır. Yaşadıkça İzmir’in huzuru siner içinize.

23-Böcek fobiniz varsa çabuk fobinizden kurtulmaya bakın. Çünkü İzmir’de her tür ve ebatta eklembacaklıyı görme olasılığınız vardır.

24-İstanbul’dan gelenler: İzmir’in görece küçüklüğüne burun kıvırmayın. Kentin dokusuna, kültürüne nüfuz etmeye çalışın. Küçük olmadığını göreceksiniz.

25-Mutlaka Bornova Çiçekliköy´de piknik yapın. Sabuncubeli mevkiinden Atatürk ile beraber kente yüksekten bakın.

26-Kaliteli mekân bakımından gözünüz açık olsun. Çünkü İzmir´li işletmeciler pek reklâmı sevmezler. Müşteriler kendi bulsun isterler.

27-Sokak numaralarını takip ederek aradığınız yeri bulamayabilirsiniz. Şaşırmayın. 206 sokağın hemen paralelindeki sokakta 2510 sokak tabelası olabilir.

28-Bir vapur dolusu Göztepe ya da KSK taraftarının o gün maç sonrası haykırarak iskeleye gelmesine şaşırmayın, dahası korkmayın. Zararları yoktur. Bazı mekânlara bayrak asarlar. Bir kaç duvarı boyarlar.

29-İnsanların yardımseverliğine alışın. Otobüste sizin yerinize kentkart basan kişiler karşılığında verdiğiniz parayı kabul etmezse ısrar etmeyin.

30-Foça denildiğinde hangisi diye sormayın. O Eski Foça’dır. Gidin sahilinde güneş batarken birşeyler için.

izmir6dt4 İZMİRE YENİ GELENLER İÇİN 67 MADDEDE İZMİR

31-Susuzdede´nin yerini soran çocuklardan uzak durun. Muhtemelen yankesicidirler.

32-Teleferik´e gidin. Sonra İnciraltı´na geçin, kır kahvesinde bir çay için.

33-Urla´ya gidin. Nobel Edebiyat Ödüllü Yorgo Seferis´in evini, unutulmaz ses Tanju Okan’ın evlerini göreceksiniz. Ünlü edebiyatçımız Necati Cumalı´nın evi de orada. Urla İskelesinde yürüyün.

34-Bazı İzmir Milletvekillerinin İzmir´li olmadıklarına şaşırmayın. Onların bir kısmı çantacı diye tabir edilen ve genel başkanlarının atadıkları İzmir’in yolu nerededir bilmeyen insanlardır. Onlardan bir kısmı kentteki diğer kentlerin temsilcileri gibi seçilirler ve çalışırlar. Örneğin Konyalılar, Mardinliler vb. Belediye yatırımları dışında Ankara’nın pek yatırım yapmamasına şaşırmayın.

35-Sokakta yürürken bir kuyruk görürseniz dalın kuyruğa. Siz de sıraya girin. Lokma dökülüyordur. Yüzsüzlük edin iki tabak isteyin. Çoğunlukla yadırganmazsınız.

36-İzmir’de Yunan’ın nasıl denize döküldüğünü merak ediyorsanız Karşıyaka İskelesi civarında “Göz göz göz”: Göztepe İskelesi civarında “Kaf kaf kaf sin sin sin Kaf sin kaf” diye bağırın.

37-Alsancak Sevinç Pastanesi ve Konak´taki YKM taa… Bizans döneminden beri buluşma noktasıdır. Büyük İskender’in yavuklusuyla burada buluştuğu anlatılır.

38-Hisarönün´de Cin Ali´nin dürümlerini yiyin. Oradan çıkıp Kızlarağasına girin. Vitrinleri seyredin.

39-Bornova´da oturacaksanız akşamları Küçükpark´ta yapılır piyasa. Haberiniz ola.

izmir 01 İZMİRE YENİ GELENLER İÇİN 67 MADDEDE İZMİR

40-Topçu’nun yerine gidip çöp şiş yiyin.

41-İzmir yazları hamam gibi olur. Yanınızda sık sık değiştirmek için t-shirt bulundurun. Kışın bir süre çok soğuk yapar. Bere, eldiven, atkı kullanmayı ihmal etmeyin.

42-Alsancak´ta ve Kordon´da uzun saatler yürüyün. Yorulunca bir yere girip bir şeyler için. Sonra bir daha yürüyün. İyi gelir.

43-Konak Pier´i bir alışveriş merkezinden ziyade bir tarihi eser gibi gezin. En ucuna gidip denizi seyredin.

44-Fuar dönemi olmasa bile arada bir Kültürparka gidin. Yeşillikler arasında dolaşın. Rahatlarsınız. Lünaparka gidin. Dönmedolaba binin. Bangır bangır müzik eşliğinde İzmir’e tepeden bakın.

45-Kent merkezinde arabayla dolaşmaya çalışmayın. Pek çok yere yaya olarak gidebilirsiniz. Park sorunu yaşarsınız.

46-İzmir´i mümkün olduğunca başka kentlerle kıyaslamayın. Onu kategori dışı olarak görmeye çalışın.

47-Üçüncü büyük şehir imkânları yoktur. İş bulmak sorundur. Üniversiteyi burada bitirenlerin büyükçe bir kısmı İstanbul’a kaçar. Ekonomik olarak gün geçtikçe küçülmektedir.

48-Metro´da “Tren Bornova Yönüne Gider” unutmayın.

49-Ortamda çöp tenekesi yoksa, kentkart dolum makbuzu almadan ayrılın. Çünkü, meret cebinizde bir yıl kalabiliyor.

50-Alsancak Cami´nin önündeki duraktan otobüse binmeyin. Bir durak önceye gidin. Oturarak gidersiniz.

51-Alsancak´taki caminin adi Hocazadedir. Kimse böyle söylemez. Onun adi Alsancak Camidir. İzmir’de ne kadar şöhretli insan ölse orada cenaze namazı kılınır.

52-Eğer üniversite için İzmir´e geldiyseniz ve sınıf arkadaşlarınızdan biri İzmirliyse üniversite hayatınız harika geçebilir. Çünkü, İzmir´in yerlilerinin en fazla bir saat uzaklıkta bir yazlığı vardır. Yaz mevsimine doğru 6-7 kişi arabaya doluşulup oraya gidilir. Keyifli anlar geçirilir.

53-Bornova´da öğrenciyseniz Küçükpark´taki unlu mamuller üreten yerler fena değildir. Fiyatları makuldür. Çok kalabalık olurlar. Bornova kira haricinde çok pahalı bir yer değildir.

54-Arkadaşlarınızla toplanıp yazın Bostanlı İskelesinde basket oynayın.

55-Kentkartı arka cebinize koyun. Otobüse binince poponuzu cihaza sürtün. Hem şoförden azar işitin. Hem de kıçımda çip var havası yaratın.

56-Uçakla gelecekseniz Gaziemir´den Karşıyaka’ya gelinceye kadar İzmir otogarından Balıkesir’e ulaşmış olursunuz.

57-Bornova’da oturuyorsanız Manisa’ya gitmek Narlıdere’ye gitmekden daha kısa sürer.

izmir ourtrip 011 İZMİRE YENİ GELENLER İÇİN 67 MADDEDE İZMİR

58-Acele etmeyin. Bu şehir acele edenleri sevmez. Dükkânlar geç açılır. Gece geç saatlere kadar açık kalır. Bazı esnaflar öğleden sonra günün hâsılatını yeterli bulup dükkânı kapatır bir yerlere içmeye gider.

59-Ankara´dan geldiyseniz sokakta insanların devamlı gülümseyen yüzlerini yadırgamayın. Acaba dükkânım mı açık diye tedirgin olmayın. İzmir gülen ve gülümseyen insanların kentidir. Siz de gülümseyin.

60-Yazın İzmir’de olacaksanız balkon evinizin en muteber yeri olacaktır. Çünkü duş aldıktan sonra banyodan çıkıncaya kadar kurursunuz. Yazın İzmir boşalır. Trafik rahatlar. Çünkü pek çok İzmirlinin yazlıkları vardır. Oralara giderler. Karşıyakalılar Foça civarında yer edinmişlerdir. Diğerleri de Çeşme, Karaburun, Mordoğan, Özdere, Ürkmez, Kuşadası, Seferihisar da yazlıklarda yaz aylarını geçirirler.

61-Koşuşturmayın, yürüyün.

62-Otobüslerde ve bazı yerlerde “Piriştina, kalbimizdesin” yazısını görünce, Kosova’nın Piriştina kenti kastedilmiyordur. Merhum Belediye Başkanı Ahmet Piriştina sevilen bir başkandı.

63-İnsanlar genelde huzurlu araba kullanırlar. Trafikte birbiriyle kavga edenler azdır. Trafikte yanlış yaparsanız biri “bilâder napiyon” der. Kaşlarını çatar, kızacak gibi yapar. Sonra bir gülümsemeyle oradan uzaklaşır.

64-Bir kez Karşıyaka maçına gidin. Taraftar nasıl olurmuş görün. Etkileyici bir manzara yaratırlar. Özellikle Atatürk Spor Salonunda Karşıyaka-Fenerbahçe basket maçlarında muazzam bir atmosfer yaratırlar. Basketbolu iyi bilirler. İstanbul kulüpleri gibi basket maçına futbol seyircisi gelmez.

65-İzmir bir basketbol kentidir. Çok sayıda basketbol severe rastlarsınız. Basketbol maçlarında salonlar genelde dolar. Bir basketbol sever iseniz İzmir tercih edilesi bir kenttir. Basketbolun lokomotifi Karşıyakadır.

66-Kadifekale, Ballıkuyu taraflarına tek başınıza gitmeyin. Ankaralılar Ulus, Bentderesi ve Ankara Kalesi civarını nasıl bilirlerse, İstanbullular Beyoğlu’nun arka sokaklarını nasıl bilirse buraları da öyle bilsin.

67-Kızınca İzmirlilerin asfalyaları atar, Şaşırmayın. Asfalya Rumca sigorta, güvence demektir. Anlayacağın sigortaları atar.

22 Ağustos 2009 Cumartesi

ŞIK SOFRALAR İÇİN MASA VE SOFRA DÜZENİ


sofra duzeni ŞIK SOFRALAR İÇİN MASA VE SOFRA DÜZENİ

Bu konu defalarca gündeme geldi hatta olay oldu. Türkiye’de masa düzenini bilmeyen kalmadı ama birkez de ben üzerinden geçeyim dedim. Dostlarımız, ailemizle biraraya geldiğimiz, yıldönümü, mezuniyet, doğumgünü, düğün, nişan, sünnet, vs. davet vermemiz için birçok neden var. Resmi davetler, bahçe davetleri, yemek davetleri, çay davetleri… İster Tarzımız ne olursa olsun sofralarda renk uyumu çok önemli. Bazen abartılı, bazen cok sade, kimi zaman da rengarenk. Önemli olan detaylar. Klasik sofra düzenlemeleri yanında, farklı malzemeler ve yaratıcılığınızı kullanarak değişik sofralar hazırlamak bizim elimizde. Güzel bir yemek masası hazırlamanın püf noktaları:

* Tabaklar aile sofrasında yada yakın dostlara, samimi konuklara verilen davette kullanılandan ayrı, daha büyük daha kıymetli porselenden, renkli yada kenarları yaldızlı olmalıdır.
* Tabağın, sağına bıçaklar ve kaşıklar, soluna ise çeşitli boyda ve kullanılma yeri değişik çatallar yerleştirilir. Bunların oyuk tarafları hep yukarı doğru konulmalıdır.
* Takımlar birbirinden ve tabak kenarlarından birer santim uzakta bulunmalıdır.
* Her bir takıma üçten fazla çatal ve bıçak konulmaz. Yemek süresinde gerektikçe yenileri konulur.
* Bıçakların üst tarafına sağa doğru bardaklar dizilir.
* Bardaklar hep aynı örnekte olmalı ve sağdan sola doğru, en büyüğünden küçüğüne doğru gitmek üzere dizilmelidir. Değişik boydaki bardaklar; su ve diğer içecekler içindir. İçme suyu, sürahilere konulur, maden suları ise kendi şişeleri ile sofraya getirilir.

HAMİLELİKTE ORUÇ TUTMAK


hamilelikte oruç tutmak

Oruç tutmak isteyen Hamile arkadaşlarım var. Ama doğru söylemek gerekirse bunun bebeğe bir zararı olurmu diye çok merak ediyorlar. Bence Hamile bayanların yapması gereken ilk şey bir doğum doktoruna giderek kontrolden geçmek ve Doktorun dediğince hareket etmek.

Ülkemizde ve İslam Dünyası için Ramazan ayı ayrı bir önem taşıyor. Orucun ruh ve beden üzerinde olumlu etkileri, vücut sağlığı bakımından faydalı sonuçları tıbben de kanıtlanmış bir gerçek. Oruç tutarken tüm vücut organları dinleniyor. İnsanın iradesine hakim olarak yaşaması da kendine olan öz güveni arttırıyor.
Oruç insanı sağlıklı yaparken yanlış beslenme alışkanlıkları sağlıklı insanların bile ciddi problemler yaşamasına yol açabiliyor. Hamilelikte oruç tutmak isteyen anne adaylarına oruçluyken alınan gıdaların anne ve bebeğin ihtiyaçlarını mutlaka karşılaması gerekmektedir.Aşağıda Kadın hast ve doğum uzmanı Opr.Dr.Murat Erdemir erak Hamilelikte Oruç tutmak hakkında merak edilenleri yanıtlıyor.

*Hamilelerin oruç tutmasında sakınca var mıdır?
-Gebelik ve emzirme kadın hayatında beslenmenin öneminin arttığı bir dönemdir. Bu dönemde kalori, protein, mineral ve vitamin ihtiyacı artmaktadır. Anne adayının yetersiz beslenmesi ve yetersiz kilo alımı bir takım riskleri beraberinde getirir.

Gebelikte kan şekeri daha hızlı yükseliş ve düşüşler gösterir, aynı zamanda yeterli sıvı alımı olmadığında da tansiyonda ani düşüşler olmakta ve baş dönmesi, baş ağrısı, halsizlik, sinirlilik gibi durumlarla karşılaşılabilmektedir. Gebelere sık aralıklarla az az yemeleri önerilir ve bu yüzden gebelerin oruç tutmasını önermiyoruz.

hamilelikte beslenme HAMİLELİKTE ORUÇ TUTMAK

*Hangi durumlarda hamilelerin kesinlikle oruç tutmaması gerekir?
-Anne adaylarında bulantı, kusma, şeker hastalığı, gebelik şekeri, yüksek tansiyon, kansızlık, mide ülseri, gastrit veya karaciğer hastalığı var ise oruç kesinlikle tutulmamalıdır..

*Hamile olduğu halde oruç tutmak isteyen hastalarınız yok mu peki?
-Tabii ki var, oruç tutmak isteyen hamilelerde özellikle herhangi bir risk olup olmadığını değerlendirmek gerekir. Hamilelikle ilgili bir problemi yoksa iyi bir diyet programıyla anne ve bebek ihtiyaçları karşılanacak şekilde beslenme önermekteyiz. Ama yinede gebeliğin ilk 3 ayı ve son 3 ayında oruç tutmayı önermemekteyiz.3. ve 5.aylar arasında daha rahat hamilelik yaşanması nedeniyle oruç için en uygun hamilelik ayları 3 ve 5. dir.

Son aylar bebeğin hızlı büyüdüğü ve kilo aldığı dönemlerdir. Bu aylar da uzun süren açlıklar hem bebeğin az kilo almasına, hem şeker düşmesine, aşırı sıvı kaybına bağlı olarak bebekte sıkıntı ve bazen bebek kaybı olabilir. Bu dönemde özellikle dikkat edilmelidir.

*Oruç tutan hamilelerde en sık karşılaşılan problemler nelerdir?
-En sık sindirim problemleri ile karşılaşıyoruz. Mide yanmaları ve ekşimeleri, mide ağrısı ve kabızlık sorunlarına sık rastlanmaktadır. Hamilelikte artan kabızlık sorunu oruç tutmayla birlikte daha da artmaktadır. Bunun için posalı gıdalar tüketilmesini öneriyoruz. Eğer problemler çözülmediyse ilaçlarla kabızlığı engellemek gerekir.

*Nasıl bir beslenme programı öneriyorsunuz? Oruç tutmak isteyen hamilelere önerileriniz nelerdir?
-Öncelikle doktorlarından onay almaları gerektiğini düşünüyorum. Bazı hamileler için oruç riskli olabilir. İftarda aşırı yememek gerekli. İftar ve sahur arasındaki zamana yayılarak sık aralıklarla az az beslenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mutlaka sahura kalkılmalı ve aç karnına oruç tutulmamalı.

hamilelikte oruç

*Oruç tutan hamilelerin ek olarak vitamin alması gerekli mi?
-Hayır. Gebelikte aldığı vitaminlere devam etmesi yeterlidir.

*Oruç tutan hamileler için örnek bir menü sunabilir misiniz?
-Bu menünün diyetisyenler tarafından kişiye özel hazırlanmasında fayda vardır. Ama yinede ideal bir menü şu şekilde olmalı:

İftarda: Çorba, salata, 2 dilim esmer ekmek, domates, salatalık, yoğurt
İftardan 2 saat sonra: Porsiyon et veya tavuk, 1 porsiyon sebze yemeği, ayran veya yağsız makarna
İftardan 4 saat sonra: 1 bardak süt ve 1 porsiyon meyve
Sahurda: Süt, yumurta, domates, salatalık, peynir, zeytin, meyve

*Oruç tutan annelere spor öneriyor musunuz?
-Hayır. Zaten kalori alımı azaldığından ağır bir spor önermiyorum. İftar sonrası yavaş tempolu açık hava yürüyüşleri sindirim sistemi açısından faydalı olabilir.

gebelikte-beslenme

*Çocuk isteyen ve kısırlık tedavisi gören çiftler oruç tutabilir mi?
-Evet tutabilirler. Ramazan ayı bebek sahibi olmak isteyen çiftlerde sigara, alkol gibi olumsuz alışkanlıklardan kurtulmak için bir fırsat taşıyabilir. Aynı zamanda kilolu bayanlarda da iyi bir diyet programıyla fazla kilolardan kurtularak bu tür tedavilerin başarısını artırmaktadır. Ramazan’da 24 saat içinde en az 2 öğün yemek yenildiğinden vücudun ihtiyacı olan kalori, protein ve vitamin miktarı da yeterince karşılanmaktadır. Dolayısı ile erkekte sperm, bayanda yumurta kalitesi azalacak diye endişelenmeye gerek yoktur.

*Peki tedavilerde aksama olmuyor mu?
-Olmuyor. Çünkü tedavilerini iftar ve sahur saatlerine göre programlıyoruz.

Hayırlı Ramazanlar

Op. Dr. Murat ERDEMİR
Kadın Hast. ve Doğum Uzmanı
Jinemed Bursa Tüp Bebek Merkezi
Medical Direktörü

21 Ağustos 2009 Cuma

İFTAR SAATİ YAKLAŞIYOR…


iftar sofrası

Ramazanın ilk günü, oruç açacağımız o güzel saat yaklaşıyor. Akşam Ezan’ın o içlere işleyen sesi ve ardından tophaneden atılan top. Herkes camlarda bu anı beklemeye başlayacak. Çocuklar ve yaşlılar pide kuyruğuna girecek. Anneler mutfakta iftar hazırlıklarına başladı bile. Peki Gün boyunca tutulan orucun ardından nasıl bir iftar sofrası kurulmalı?

Bütün gün Oruç tutan insanların dikkat edecekleri birkaç noktaya öncelikle değinmek isterim:
* En önemlisi, iftarda ve sahurda birdenbire ve çok fazla yemekle mideyi doldurmamak. Ani mide gerginliği, hem tansiyon yükselmesine hem de nörolojik hormonların hızlı salgılanmasına yol açar. Az ve sık aralıklarla yemek en idealidir. Yemeklerin seçiminde ise, çok yağlı, çok tuzlu ve aşırı tatlı gıdalardan kaçınmak gerekir.

* Bunların yerine hazmı kolay, mide bağırsak sisteminde uzun süre kalacak lifli ve selülozlu yiyecek tercih edilmeli. Maddi imkanlar el verdiğince iftar sofraları zeytin, hurma, çorba, sebze yemeği, meyve ve tatlıyla donatılır. Ağır tatlılar, reçeller, pastırma, sucuk, zeytin gibi tuzlu gıdalar, 12 saat aç kalmış bir mideye ağır gelir. İftar sofrasında tadımlık türden yiyecekler olmalı. En iyisi hafif bir çorba, bir sebze yemeği, etli de olabilir; ama fazla yağlı olmamalı.

* Mutlaka yoğurt ve meyve tüketilmeli. İftarda yemeğe başlangıç için beyne doygunluk hissi veren çorba çok uygun bir yiyecektir. Ramazan aynı zamanda çeşit çeşit tatlıların sofralarda mutlaka yerini aldığı bir zamandır; ama çok ağır ve yağda kızartılmış tatlılar yerine sütlü tatlılar tercih edilmeli.

iftar sofrası

* İftarda yenen ağır yemekler yağa dönüşür. İftardan sahura kadar geçen vakitte bir öğün eklenip hafif gıdalar alınabilir. Gece metabolizma hızı düştüğü için iftarda yenen ağır yemeklerin çoğunun yağa dönüşme ihtimali yüksektir. Normal bir insanın günlük su ihtiyacı 2-2,5 litredir. O nedenle mümkün olduğu kadar 6-8 bardak kadar su, gece boyunca mutlaka tüketilmeli. Bunun yanında meyve suyu, ayran gibi sıvı içecekler de alınabilir.

Şimdide bu akşam için Güzel Bir İftar Menüsü vereyim.
*Az yağlı ve fazla tuzlu olmamak şartı ile kahvaltılık.
*Hafif bir çorba (Ben tavuk sulu şehriye yapıyorum)
*Pirinç pilavı
*Et sote
*Yoğurt, çoban salata
*Karpuz

Bugünkü yazıyı İftar Duası ile bitirmek istiyorum. Sağlıcakla kalın.

iftar sonrası

İftarda Yapılacak Duâ:
“Allâhumme leke sumtu ve bike âmentu ve aleyke tevekkeltu ve alâ rızkıke eftartu veli savmi ğadin neveytu fağfir limâ kaddemtu vemâ ahhertu.”

Anlamı:
“Allah’ım! Senin için oruç tuttum, sana inandım, sana dayandım, Senin verdiğin rızıkla orucumu açtım. Yarının orucuna da niyet ettim, benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla.”

İNSANLARA SUNULAN BİR NİMET: YAĞMUR


yagan_yagmur_damlalari

Her yıl gökyüzüne buharlaşan ve tekrar yeryüzüne yağmur olarak düşen su miktarı “sabit”tir: 16 milyon ton. Bu sabit miktar, Kuran’da “belli bir miktar su”yun gökten indirilmesi olarak haber verilmektedir.

“O Allah ki gökten bir ölçü ile su indirir.” (Zuhruf Suresi, 11)

Her an milyonlarca metre küp su, okyanuslardan atmosfere, oradan da karalara taşınır. İnsan yaşamı, ancak bu dev su dolaşımı sayesinde sürebilmektedir. Eğer bu dolaşımı biz organize etmeye kalksaydık, kuşkusuz Dünya’nın tüm teknolojisini biraraya getirsek dahi başaramazdık. Ancak buharlaşma yoluyla, hayatımızın birinci şartı olan su, bize masrafsız ve zahmetsiz bir biçimde verilmektedir. Her yıl okyanuslardan 45 milyon metre küp su buharlaşır. Buharlaşan su, bulutlar haline sokulup rüzgarlar vasıtasıyla karalara taşınır. Böylece her yıl 3-4 milyon kilometre küp su, okyanuslardan karalara, yani bize ulaşmış olur.

Kısacası, bizim hiçbir şekilde dolaşımını kontrol edemediğimiz ve onsuz birkaç günden fazla yaşayamayacağımız su, bizlere özel olarak gönderilmektedir. Kuran’da, bunun insanın “şükretmesi” için en açık işaretlerden biri olduğunu Allah şöyle haber vermektedir:

yamurapkabs3 İNSANLARA SUNULAN BİR NİMET: YAĞMUR

“Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?” (Vakıa Suresi, 68-70)

YAĞMURUN BİR ÖLÇÜYE GÖRE İNDİRİLMESİ

Kuran’da, Zuhruf Suresi’nin 11. ayetinde yağmur, “ölçü” ile inen bir su olarak şöyle tarif edilmektedir:

“O Allah ki gökten bir ölçü ile su indirir.” (Zuhruf Suresi, 11)

Gerçekten de yağmur yeryüzüne şaşmaz bir ölçü içinde inmektedir. Yağmurun sahip olduğu ölçülerden birincisi düşüş hızıyla ilgilidir. Yağmur damlasıyla aynı ağırlık ve büyüklükteki bir cisim 1200 metreden bırakıldığında giderek hızlanacak ve yere yaklaşık 558 km/saatlik bir hızla düşecektir. Eğer yağmur damlası da bu yükseklikten aynı şekilde düşecek olsaydı, bu durumda tüm ekinler tahrip olacak, yerleşim alanları, evler ve arabalar hasar görecek, insanlar gerekli tedbirleri almadan yürüyemeyeceklerdi.

Fakat böyle bir olay hiçbir zaman yaşanmaz; yağmur damlaları ne kadar yüksekten düşerlerse düşsünler, yeryüzüne ulaştıklarında ortalama hızları sadece saatte 8-10 km’dir. Bunun sebebi ise, yağmur damlasının atmosferin sürtünme etkisini artıran ve yere daha yavaş düşmesini sağlayan bir biçime sahip olmasıdır. Eğer yağmur damlası farklı bir şekilde olsaydı veya atmosferin sürtünme özelliği bulunmasaydı, her yağmur yağışında yeryüzünün nasıl bir felaketle karşı karşıya geleceğini anlamak için şu rakamlara bakmak yeterli olacaktır:

rain İNSANLARA SUNULAN BİR NİMET: YAĞMUR

“Yağmur bulutlarının minumum yüksekliği 1200 metredir. Bu seviyeden düşen tek bir damlanın yaptığı etki, 1 kilogramlık bir ağırlığın 15 cm yükseklikten aşağı bırakılmasına eşittir. Ancak 10.000 metre yükseklikte de yağmur bulutları bulunabilmektedir ki, bu kez tek bir damla, 1 kilogramlık ağırlığın 110 cm yükseklikten aşağı bırakılmasına eşit bir etki gösterecektir.”

Diğer taraftan yeryüzünde bir saniyede 16 milyon ton su buharlaştığı hesaplanmıştır. Bu aynı zamanda, bir saniyede Dünya’ya yağan yağmur miktarıdır. Bir yıl içinde bu miktar 505 x 1012 tona ulaşmaktadır. Yani su sürekli bir çevirim dengesiyle, “bir ölçüye göre” dönüp dolaşmaktadır.

Yağmurun içerdiği ölçüler bu kadarla kalmamaktadır. Örneğin, yağmurun indiği atmosfer katmalarında ısı, sıfırın altında 40°C’ye kadar düşmektedir. Ancak su burada asla buz kalıplarına dönüşmez. Bunun sebebi atmosferdeki suyun “saf su” niteliğinde olmasıdır. Bilindiği gibi saf suyun bir özelliği çok düşük ısılarda bile donmamasıdır.

yagmur05 İNSANLARA SUNULAN BİR NİMET: YAĞMUR

YAĞMURUN OLUŞUMU

Yağmurların oluşması için gerekli evrelerin neler olduğu ancak hava radarlarının keşfiyle ortaya çıkarıldı. Buna göre yağmur 3 evreden geçerek oluşuyordu: Birincisi rüzgarın oluşması, ikincisi bulutların meydana gelmesi, üçüncüsü yağmur damlacıklarının ortaya çıkışı. Kuran’da yağmurun oluşması ile ilgili olarak aktarılanlar da, söz konusu bulgularla büyük bir paralellik göstermektedir:

“Allah rüzgarları gönderir, böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp dağıtır ve onu parça parça kılar; nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda Kendi kullarından dilediğine verince hemen sevince kapılıverirler.” (Rum Suresi,48)

yagmur03 İNSANLARA SUNULAN BİR NİMET: YAĞMUR

BİRİNCİ EVRE: “Allah rüzgarları gönderir…”
Okyanuslardaki köpüklenme ile oluşan sayısız hava kabarcığı sürekli patlamakta ve su damlacıkları sürekli gökyüzüne fırlamaktadır. Tuzca zengin bu damlacıklar daha sonra rüzgarlarla taşınır ve atmosferde yukarı doğru yol alırlar. Aerosol adı verilen bu küçük parçacıklar, su tuzağı işlevi görür ve yine denizlerden yükselen su buharını kendi çevrelerinde minik damlalar halinde toplayarak bulut damlalarını oluştururlar.

İKİNCİ EVRE: “…böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp dağıtır ve onu parça parça kılar…”
Tuz kristallerinin ya da havadaki toz zerreciklerinin etrafında yoğunlaşan su buharı sayesinde bulutlar oluşur. Bu bulutlar içerisindeki su damlacıkları çok küçük olduklarından (0.01 ila 0.02 mm çapında) havada asılı kalırlar ve göğe yayılırlar. Böylece gök bulutlarla kaplanır.

ÜÇÜNCÜ EVRE: “…nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün.”
Tuz kristallerinin veya toz zerreciklerinin etrafında biraraya gelen su parçacıkları iyice yoğunlaşır yağmur damlalarını oluştururlar. Böylece havadan daha ağır bir konuma gelen damlalar buluttan ayrılır ve yağmur şeklinde düşmeye başlarlar.

yagmur06 İNSANLARA SUNULAN BİR NİMET: YAĞMUR

YAĞMUR SUYUNUN TATLI OLMASI

Bilindiği gibi, yağmur suyunun kaynağı buharlaşmadır ve buharlaşmanın %97’si “tuzlu” okyanuslardan olmaktadır. Oysa yağmur suyu tatlıdır. Yağmurun tatlı olmasının sebebi Allah’ın koyduğu başka bir kanundur. Bu kanuna göre, su, ister tuzlu denizlerden, ister mineralli göllerden, ya da çamurların içinden buharlaşsın yanında başka hiçbir yabancı madde taşımaz. “Biz, gökten tertemiz su indirdik…” (Furkan Suresi, 48) hükmü gereği, duru ve tertemiz bir biçimde yere iner.

Kuran’da, yağmurun “tatlı” oluşuna da Allah şöyle dikkat çekmektedir:

“Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?” (Vakıa Suresi, 68-70)

“…Size tatlı bir su içirmedik mi?” (Mürselat Suresi, 27)

“Sizin için gökten su indiren O’dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız.” (Nahl Suresi, 10)

yagmur02 İNSANLARA SUNULAN BİR NİMET: YAĞMUR

YAĞMURUN ÖLÜ BİR BELDEYİ CANLANDIRMASI

Kuran’da Allah, yağmurun “ölü bir beldeyi diriltme” işlevine birçok ayette dikkat çeker:

“…Biz gökten tertemiz bir su indirmekteyiz. Onunla ölü bir beldeyi (toprağı) canlandırmak ve yarattığımız hayvanlardan ve insanlardan birçoğunu onunla sulamak için.” (Furkan Suresi, 48-49)

Yağmurun, canlılar için kaçınılmaz bir ihtiyaç olan suyu yeryüzüne bırakmasının yanında bir de gübreleme özelliği vardır.

Denizlerden buharlaşarak bulutlara ulaşan yağmur damlaları, ölü toprağı “canlandıracak” bazı maddeler içerirler. Bu “canlandırıcı” özellikli yağmur damlalarına ‘yüzey gerilim damlaları’ adı verilir. Yüzey gerilim damlaları, biyologların deniz yüzeyinin mikro katmanı dedikleri üst kısımda oluşurlar; milimetrenin onda birinden daha ince olan bu yüzeysel zarda, mikroskobik alglerin ve zooplanktonun bozulmasından gelen pek çok organik artık vardır. Bu artıkların bazıları, deniz suyunda çok az bulunan fosfor, magnezyum, potasyum gibi elementleri ve ayrıca bakır çinko, kobalt, ve kurşun gibi ağır metalleri seçip ayırarak, kendi içlerinde toplanırlar. Yeryüzündeki tohum ve bitkiler, yetişmeleri için gereksinim duydukları çok sayıdaki madensel tuzları ve elementleri işte bu yağmur damlalarında bulurlar.

yagmur04 İNSANLARA SUNULAN BİR NİMET: YAĞMUR

Kuran’da, bir başka ayette Allah bu olayı bize şöyle bildiriyor:

“Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.” (Kaf Suresi, 9)

Yağışlarla toprağa inen bu tuzlar, verimi artırmak için kullanılan geleneksel gübrelerin bazılarının (kalsiyum, magnezyum, potasyum v.b.) küçük örnekleridir. Bu tür aerosellerde bulunan ağır metaller ise, bitkilerin gelişiminde ve üretiminde verimlilik artırıcı elementleri oluştururlar.

Kısacası, yağmur önemli bir gübredir. Fakir bir toprak, yalnızca yağmur aracılığıyla gelen bu gübrelerle bile, yüzyıllık bir süre içinde bitkiler için gereken tüm elementleri kazanabilir. Ormanlar da, yine bu deniz kökenli aerosoller yardımıyla gelişir ve beslenirler. Bu yolla, her yıl kara parçalarının toplam yüzeyi üzerine 150 milyon ton gübre düşmektedir. Bu doğal gübreleme işleyişi olmasaydı, Dünya üzerinde çok daha az bitki olacak, hayat dengesi bozulacaktı.

Yüce Rabbimiz’in belli bir miktar suyu gökten indirmesi, bu suyun içilebilecek tadda olması, ölü bir beldeyi canlandırması şüphesiz O’nun bize verdiği büyük bir nimettir.

“Görmüyor musun; gerçekten Allah, gökyüzünden su indirdi de onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp-geçirdi. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra kurumaya başlar, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da onu kurumuş kırıntılar kılıyor. Şüphesiz bunda, temiz akıl sahipleri için gerçekten öğüt alınacak bir ders (zikr) vardır.” (Zümer Suresi, 21) (Alıntıdır)

20 Ağustos 2009 Perşembe

SAHURDA NELER TÜKETİLMELİ?


ramazan-yemekleri

Dedim ya bu gece harika bir iklime giriyoruz diye. İlk sahurumuza kalkacağız. Aslında ben hiç uyumayı düşünmüyorum ya bu gece, o ayrı tabii. Çalışanlar için zor ama çok güzel bir şey. Çünkü gecenin son ve sabahın bu ilk saatlerinde havada huzur dolu bir güzellik olur. Duaların bile daha bir makbul ve kabul olduğu saatlerdir bu saatler derler. Birde dostlarınız ve sevdikleriniz de yanınızdaysa harika olur. Peki Ezanın sesi ile başlayacağımız bu güzel ibadet için hazırmıyız. Günler uzun ve sıcak. Neler yemeliyiz, neler içmeliyiz. İstedim ki kısaca sahurda neler tüketmeliyiz, nelerden uzak durmalıyız kısaca değinelim.

Sahur yemekleri, oruç tutan kişinin sağlıklı bir gün geçirmesi için hafif ama doyurucu olmalı. Hem ihtiyaç duyulan günlük enerji alınmalı, hem de besinsel değerleri yeterli olmalı. Alınacak sıvı miktarı ve çeşitleri önemli.

eskiramazan SAHURDA NELER TÜKETİLMELİ?

Ramazan ayı süresince oruç tutlan 30 gün, sahur ve iftar vakti olmak üzere sadece 2 öğünle geçer. Oruç tutmaya engel herhangi bir sağlık sorunu olmadan oruç tutanların bu 2 öğünü çok dengeli besinler alarak geçirmeleri gerekir. Özellikle günün ikinci yarısında ve iftar saatlerine doğru vücutta hafif bir halsizlik olması kan şekerinin düşmesine bağlanır. Bu nedenle iftar sofrasında boş mideye alınacak yiyecekler kadar sahur sofrasında bulundurulması gereken yiyecekler de önemlidir. Eğer uykudan kalkılıp sahur sofrasına oturulmuşsa ve sahur yemeğinden sonra tekrar uykuya yatılacaksa mideyi ve dolayısıyla da kalbi yormamak gerekir. Sahur sofrasında bir çorba içilip ardından domates, salatalık, mümkünse tuzsuz peynir, reçel veya bal çeşitleriyle kahvaltı yapılabilir.

*Yemekle birlikte, gün boyu vücudun ihtiyacını karşılayacak miktarda mutlaka sıvı alınması gerekir. Çay, meyve suyu, kuru meyve ile hazırlanmış hoşaflar veya kompostolar bu ihtiyaca cevap verir. İftar ile sahur arasında geçen süre içinde de bol bol su içilmeli, hafif tatlılar, meyveler yenmeli. Sadece iftar ve sahur saatlerine yüklenilmeden, günlük beslenme dengesi iftar ile sahur saatleri arasında kurulmalıdır.
*Sahurda, ağır yağlı yemekler, bol şerbetli hamur tatlıları olmamalı. Bunların yerine zeytinyağlı bir yemek, pilav, yoğurt, makarna, bir parça börekle birlikte bir kase hoşaf veya bir fincan açık çay tercih edilmeli.
* Protein içeriği fazla gıdalar, midenin boşalma süresini uzatarak acıkmayı geciktirdikleri için tercih edilmelidir. Aynı zamanda tokluk da sağlayan bu besinler, sahurda unutulmamalıdır. Yumurta, yoğurt, süt ve peynir gibi gıdalar; sahur için ideal seçimler arasındadır.

sahurda-neler-tüketilmeli

* Kahvaltı şeklinde bir öğün olabilir. Ardından uyumaya devam edileceği için hem hafif, hem de tokluk sağlayacak mönüler seçilmelidir. Bu saatte börek ya da iftardan kalma yağlı yemekler tüketmek, sindirim güçlüğü ve mide rahatsızlığına neden olur.
* Bol sıvı alınmalıdır. Su içilmelidir. Unutulmamalıdır ki; gün içinde iftara kadar bir daha sıvı tüketiminin sağlanabileceği bir fırsat olmayacak.
* Meyve mutlaka yenmelidir. Bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesi ve vücut direncinin artması için mevsimine uygun çok şekerli olmayan meyveler, sahurda bir porsiyon şeklinde önerilir.
* Fazla tuzlu besinler tüketilmemelidir.

çorba

Şimdi de size sahurda yiyebileceğiniz harika bir çorba tarifi:

Malzemeleri:
* 1 adet tavuk göğsü
* 1 adet tavuk but
* 2 baş kuru soğan
* 2 yemek kaşığı un
* 3 diş sarımsak
* 2 yemek kaşığı tereyağı
* tuz
* karabiber

Yapılışı:
1. tavuk butu derisinden ayırıp göğüs ve 2 baş kuru soğan ile birlikte haşlayın. haşlanmış etleri suyun içinden alıp minik minik doğrayın.
2. 2 yemek kaşığı unu 2 yemek kaşığı tereyağı ile ayrı bir çorba tenceresine alın. unun kokusu gidene kadar (yaklaşık 3-4 dakika) kavurun.
3. tavuğu haşladığınız et suyuna bir miktar kaynamış su ilave edin. (toplam 2 litre olacak kadar). bu suyu unun üzerine azar azar ekleyin.
4. sarımsakları dövün ve doğranmış tavuklarla birlikte tencereye ilave edin. çorbanın suyun kontrol ederek tuzunu ayarlayın. (kontrol etmenizin nedeni tavuk suyunun tuzlu olması). 10 dakika pişirin. bu arada tencerenin ağzını açık tutmaya özen gösterin.
5. en son servis yaparken üzerine çekilmiş karabiber serpin. Hepinize Afiyet olsun.

Not: Çorbanın tadı işkembe çorbasına yakın oluyor.

RAMAZAN GELDİ HOŞ GELDİ…


Hoş Geldin Ramazan

Bu gece ayın evveli, Açıldı İslâm’ın gülü,
Geldi Mubarek ramazan, Mesrur etti cân ü dili.
Göz aydın hepimize, Mübârek günler bize,
Onbir ayın sultanı, Hoş geldin evimize.

Yüce Allah’a şükürler olsun. Mübarek Ramazan Ayına kavuşuyoruz. İnşaalah bu gece yarısından sonra güzeller güzeli bir iklime gireceğiz. Ramazan’ın ilk günü ile birlikte nur ve feyiz dolu bir mevsimi yaşamaya başlarız. Kâinat şenlenir, dünya Cennetten süzülen nurânî bir hava ile dolup taşar. Ulvi âlemlerin masum ve mübarek sakinleri öbek öbek mü’minlerin çevresini sarar. Onbir ayın sultanı Rahmet ülkesinden müjdeler, kâinatın Rabbinden selâmlar ve mağfiret ümitleri getirir.

Hoş Geldin Ramazan

Mukaddes kelâmın nazil oluşunun yıldönümünü mü’minlerle birlikte cinler, melekler; ağacı, çiçeği, böceği, kurdu, kuşu, denizi ve deryasıyla yaşlı dünyamız da kutlar. Görünen ve görünmeyen âlemlerde tam manâsıyla bir bayram havası yaşanır.

Bu ayın Cenâb-ı Hak katında müstesna bir yeri vardır. Yüce Rabbimiz kendisine muhatap olarak seçtiği kullarına sonsuz rahmetinin en geniş tecellilerini bu aya tahsis eder. Başta Kur’ân-ı Kerim olmak üzere! Tevrat, Zebur ve İncil gibi diğer semavî kitapların da bu ayda indirilmiş olması, bu günlerin kıymet ve kudsiyetini artıran diğer bir husustur.

Mü’minlere İlâhî bir ihsan olarak bu günleri birer güzel fırsat bilerek değerlendirme, Rablerine olan kulluk derecelerini gösterme, Ona muhatap olabilme gayreti içine girerek tam bir ihlâs ve şuurla ibadet ve taate koşarlar.

Bu gayretin neticesi elbette karşılıksız kalmayacaktır. Oruç tutup, Ramazan ayını bir kulluk şuuru içinde geçirenler tatlı bir ânı yaşadıkları, huzura erdikleri gibi pekçok nimete de mazhar olurlar.

Ramazan

Ubâde bin Samit anlatıyor:
Ramazan ayının başladığı bir günde Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyurdu:

“İşte bereket ayı olan Ramazan geldi. Artık Allah’ın rahmeti sizi kuşatır. O ay, yeryüzüne bol bol rahmet iner. Günahlar affedilir. Dualar kabul olunur. Allah sizin iyilik ve ibadette yarışmanıza bakar da, bununla meleklerine karşı iftihar eder. Öyle ise kulluğunuzla kendinizi Allah’a sevdirin. Asıl bedbaht olan da, bu ayda Allah’ın rahmetinden nasibini alamayandır.”(1)

Ramazan her yönüyle bir ibadet mevsimidir. Her mü’min namazı, orucu, iyilikleri hizmetleri ve duâsıyla bu rahmet ve bereketten nasibini almaya çalışır. Bilerek veya bilmeyerek yapmış olduğu günahları için Allah’tan af diler. Rabbine niyazda bulunur.

Cenâb-ı Hak da kulunun bu samimi dua ve niyazını karşılıksız bırakmaz, günahlarını affeder, rahmetine garkeder.

Ramazan ayının kudsiyet ve bereketini bildiren şu hadis-i şerifi birlikte okuyalım. Peygamber Efendimiz geniş anlamda bu hususu dikkatimize vermektedir.

Ramazan.gif11 RAMAZAN GELDİ HOŞ GELDİ...

Selmân-ı Fârisî (r.a.) anlatıyor:
Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam Şaban ayının son günlerinde bize irad ettiği bir hutbede şöyle buyurdu:

“Ey insanlar büyük ve mübarek bir ay yaklaştı, gölgesi başınızın üstüne düştü. Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Allah o mübarek ayın gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazı meşru kıldı. Bu ayda küçük büyük bir hayır yapan insan, başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır.
Bu ayda bir farzı yapmak, başka aylarda yetmiş farz yerine geçer. Bu ay Allah için açlık ve susuzluğun, taat ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da Cennettir. Bu ay yardımlaşma ayıdır. Bu ay mü’minlerin rızkını arttıracak aydır. Bu ayda her kim oruçlu bir mü’mine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.”

Ramazan

Ashâb-ı Kiramdan bazıları, “Ya Resulallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz” dediler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, “Allah bu sevabı bir tek hurma ile, bir içim su ile, bir yudum süt ile oruçlu mü’mine iftar ettirene de verir” buyurdular ve hutbelerine şöyle devam ettiler:

“Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur. Bu ayda kim kölesinin (işçi ve hizmetçisinin) işini hafifletirse, Allah da onu affeder ve Cehennemden uzak tutar. Bunun için bu ayda şu söyleyeceğim dört hasleti fazlasıyla bulundurmaya çalışınız. Bu dört hasletten ikisi ile Rabbinizi razı edersiniz, diğer ikisinden ise hiçbir zaman ayrı kalamazsınız.”

Rabbinizin rızasına sebep olan hasletlerin birisi, kelime-i şehadete devam etmeniz, diğeri de Allah’tan mağfiret dilemenizdir. Vazgeçemeyeceğiniz iki hasletin biri Allah’tan Cenneti istemek, diğeri de Cehennemden Allah’a sığınmaktır. Her kim oruçluya bir yudum su verirse, Allah da ona benim mahşerdeki havuzumdan öyle bir su içirecektir ki, Cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecekti.

 

Son Yazılar

Son Yorumlar

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Yumak Sepeti Blog Copyright © 2009 Flower Garden is Designed by Blog for Blog Yumak Sepeti Flower Image by YumakSepeti